Sofistlerin yaptığı temel ayrımlardan biri “doğal olan - yasal olan” ayrımıdır. Sofistler genel olarak doğal olanı insanın özüne daha uygun, dolayısıyla doğru ve iyi olarak kabul ederler. Yasal olan ise insanın özüne aykırı olan devlettir. Toplumun dayatması sonucu oluşur, yapaydır ve kötüdür. Bu çerçevede devlet konusunda Sofistlerin aşağıdaki görüşlerden hangisini benimsemesi beklenir?  

Montesquieu’ya göre, despotizm büyük devletlere, sıcak iklimlere uygun bir kavramdır ve korkuya dayanır. Ne sıcak ne soğuk bir iklimin sürdüğü, orta büyüklükteki devletlere uygun düşen yönetim biçimi ise monarşidir. Yönetim biçimi şan ve şerefe dayanır. Soğuk iklimlere ve küçük devletlere uygun düşen yönetim biçimi ise demokrasidir. Demokrasinin temel ilkesi ise erdemdir. Bu durum, aşağıdaki genellemelerden hangisini desteklemektedir?  

Siyaset felsefesi açısından bakıldığında, çeşitli temellendirmelere başvurmadan önce, özgürlük ve eşitlik fikirlerini olabildiğince soyut bir tarzda kavramak gerekir. Bu iki düşüncenin bağdaştırabilir olup olmadığına yanıt verebilmek için önce onları kavramsal düzeyde iyice tanımak zorundayız. Bunun için de her iki felsefi düşünceyi bir temellendirme içinde ele almak lazımdır. Buna göre, siyaset felsefesi için aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?  

Siyaset felsefesinin üzerinde durduğu kavramların başlıcaları; devlet, toplum, birey, sivil toplum, hukuk, hak, egemenlik, meşruiyet, iktidar, bürokrasi ve yasamadır. Buna göre, aşağıdakilerden hangisi siyaset felsefesinin sorularından biri değildir?

Uygulanan hiçbir devlet yönetimi insanların problemlerine kesin çözüm bulamamıştır. Bu yüzden insanlar yeni devlet biçimi arayışlarını sürdürmüşlerdir. Bu çabaiar kapsamında düş gücüne dayalı, hayali devlet biçimleri üretilir. Bunlara ütopya denir. Ütopyaların hepsi, insanlık için her zaman olumlu bir gelecek tasarlamaz. Bir kısmı karamsardır. Bu yüzden ütopyalar, istenilen ütopyalar ve istenilmeyen ütopyalar diye ikiye ayrılır. Buna göre, ütopyaların temel amacı aşağıdakilerden hangisidir?  

Hobbes’a göre, mutlak özgürlük durumunda insanı sınırlayan bir güç olmadığından, her insan, neyin iyi olduğuna kendisi karar verir ve kendi çıkarlarını hayata geçirmeye çalışır. Bu durum, in-sanlararası çıkar çatışmasına neden olur. Ancak böyle bir durum tüm insanlara zarar vereceğinden, insanlar biraraya gelerek ve aralarında anlaşarak zor kullanma yetkilerini bir otoriteye devrederler. Bu otorite ise devlettir. Hohbes’un hu devlet görüşünden aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz?

Hobbes, insana psikolojik açıdan yaklaşır. İnsan doğasının, çıkarlarını gerçekleştirmek uğruna kötü ve acımasız olduğunu belirtir. Ancak toplum içinde herkes kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışınca bu durum sonu gelmez bir çıkar çatışmasına dönüşür. Sonuçta insanlar, zor kullanmamak üzere sözleşip devleti oluştururlar. Hobbes’un bu anlayışına göre devlet nasıl oluşmuştur?  

Bir şehri ayakta tutan, ayrı ayrı parçalar arasındaki yetkin dengedir. Ayrı parçalar arasındaki bu denge, özgür ve eşit yurttaşlar arasında bile zorunludur. Çünkü hepsi birden aynı anda yönetimi ellerinde tutamazlar. Sırayla her defasında bir yıllığına ya da kararlaştırılmış bir süre içinde yöneticilik yapmaları gerekmektedir. Aristoteles’e ait olan bu siyasi düşünceye göre, yönetim aşağıdakilerden hangisine dayanmalıdır?  

Kant, özgürlük istemeyi “ahlaksız hayvanlar” olmayı istemekle eşdeğer görmektedir. Kant bu görüşüyle aşağıdakiierden hangisini vurgulamaktadır?  

Hobbes’a göre, bireyler doğa durumundaki savaş halinden kurtulmak için toplum sözleşmesi yaparlar. Toplum sözleşmesi bu çatışma durumundan kurtulmak için ortak değerleri ve ilkeleri kabul etmekle olacaktır. Bu da halkın birtakım özgürlüklerini kendinden güçlü bir kuruma devretmeleri ile mümkündür. Buna göre, Hobbes bu parçada siyaset felsefesinin hangi sorusunu açıklamaktadır?